Ramazan Güngör Kimdir?

Herhangi bir filtre seçin ve sonuçları görmek için Uygula'ya tıklayın

1924 yılında Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Kemer nahiyesinin Kadı köyünde doğan Ramazan Güngör’ün asıl soyadı “Yanatma”dır. Fakat bu soyadını “Güngör” olarak değiştirmiştir. Köyünde okul olmadığı için hiç okula gidememiş fakat kendi kendine okuma yazmayı öğrenmiştir. Asıl mesleği olan marangozluğu askerden döndükten sonra da yaparken 1949 yılında kaza geçirerek ayaklarından sakat kalmıştır. Bu nedenle yörede “Topal Ramazan” lakabı ile de bilinir. Tek odalı evinde hem yaşama savaşı vermiş hem de tezene kullanıldığı için çalmayı sevmediği büyük boy sazların tamirini yapmıştır.

Saz çalmaya, kendi tabiri ile “üç telli kopuz” çalmaya altı yaşında iken annesinin beş kuruşa aldığı kopuz ile başlamıştır. Konya’dan gelen anne tarafındaki akrabaları içinde üç telli kopuz çalan olmasına rağmen kopuz çalmayı, kendi köylüsü Mehmet Fırtına ve Ömer Ali Memici’den öğrenmiştir.

Muğla ve civarında “bağlama” veya “üç telli bağlama” adı ile bilinen çalgıya Ramazan Güngör de daha önceleri bağlama adını kullanmakta iken daha sonraları gerek çaldığı ezgilerin gerekse çalgısının günümüz bağlamalarından farklı olduğunu görmüş olmalı ki bağlama veya cura adı yerine kopuz adını kullanmayı tercih etmiştir. Bu çalgının gerek perde yapısı gerek tel sayısı ve gerekse çalış biçimi göz önüne alındığında bu adlandırmanın yerinde olduğu görülmektedir. Zira bu çalgı günümüzdeki bağlama ailesinin evrimleşmemiş şekli ve çalış biçimi gibidir.

Ramazan Güngör için gerek çalgısı gerekse yaptığı müzik çok önemli olmuştur. Çünkü zamanı bile “Boğaz Devri”, “Hırtlak Boğazı Zamanı” veya “Zeybeklerin Devri” vb. gibi adlarla ifade etmekte ve çaldığı ezgiler aynı zamanda kendi takvimini oluşturmuştur.

Ramazan Güngör 6 Mayıs 2004 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.

* Bu yazı, Savaş Ekici’nin 1993 yılında Kültür Bakanlığınca basılan “Ramazan Güngör ve Üç Telli Kopuzu” adlı çalışmasından derlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: 

Benzer İçerikler

Rastgele Parça

şu akkuşun gürgenleri yıkılmadı mı
yar üstüne yar severken sıkılmadın mı

şu karşıki tarlayı da kime kazdırdın
gönderdiğin mektupları kime yazdırdın

reşadiye önünden de akıyor ırmak
her yiğidin kârı değil sözünde durmak

ırmaklarım çağlıyor da çağlatma yarim
yetimlikten büyüdüm de ağlatma yarim

at belinden tabancayı dağlar inlesin
yat kolumun üstüne de canın dinlensin

üç aşağı beş yukarı salla mendilini
tanımadım kız ben seni tanıt kendini

içmem güzelim içmem de bir yudum içmem
dünya bana düşman olsa senden vazgeçmem

gelir misin gelmez misin ayva dibine
kemer olup sarılsam da ince beline

telgrafın tellerini arşınlamalı
yar üstüne yar seveni kurşunlamalı

geçemiyom geçeklerden geçek ver bana
gönlündeki çiçeklerden çiçek ver bana

gelemiyom yollarına yolların uzak
yolumuza kurmuşlar da demirden tuzak

Alçaklardan götüründe benim salımı
Kimselerde bilmesin garip halımı

Alçaklara karlar yağmış üşümedin mi
Kız sen bu işin sonunu düşünmedin mi